Sunday, March 25, 2007

When Harry Met Sally


29 Mart 2007 günündeki altıncı Altın Baklava gösteriminde Rob Reiner'in When Harry Met Sally adlı filmini izliyoruz.

Film 1989 yapımı. Rob Reiner'in en güzel filmerini yaptığı dönemde çıkarttığı, belki de en güzel filmi.

Bu filmden önce Rob Reiner River Phoenix, Kiefer Sutherland ve Richard Dreyfuss'lu Stand By Me ve fantazi dünyasında geçen bir film olan The Princess Bride filmlerini yönetmişti.

When Harry Met Sally'nin senaryosu Hollywood'da yeni yeni parlamaya başlayan, Merly Streep'i üne kavuşturan Silkwood ve yine Merly Streep ve Jack Nicholson'ı bir araya getiren Heartburn filmlerinin senaryolarını yazan, Silkwood ile Oscar adayı olan Nora Ephron yazmıştı.

Film New York'lu bir çiftin onyıllara yayılan ilişkilerini anlatan bir romantik komedi olarak kurgulanmış. Senaryonun tamamı Ephron'un kaleminden çıkmış olsa bile yapım aşamasında Rob Reiner ile birlikte çalışıyorlar. Ephron'un filmdeki kadın karakter Sally Albright'ı kendinden yola çıkarak, erkek karakter Harry Burns'ü ise Rob Reiner'dan yola çıkarak yarattığı biliniyor. Filmdeki Sally Albright rolünü Top Gun ile ilk defa tanınan genç Meg Ryan'a, Harry Burns rolü ise televizyondan sinemaya yeni geçen, Rob Reiner'ın bir önceki filmi The Princess Bride'da birlikte çalıştığı Billy Crystal'a verildi.

Film 16 milyon $'a maloldu. 2.5 ay gibi bir sürede büyük çoğunlukla New York'da gerçek mekanlarda çekildi. Zamanı için bir blockbuster film sayılabilirdi.

Film bir çok açıdan büyük bir başarı oldu. Meg Ryan ve Billy Crystal filmde çok uyumlu ve başarılılardı. Harry ve Sally çiftinin ilişkilerini çok gerçekçi bir şekilde ekrana yansıttılar. Senaryo da klasik romantik komedi kavramlarının bir miktar dışında kalıyordu bir çok açıdan. Film R kategorisinde sinemalarda gösterildi (yani 17 yaşından küçüklerin bir yetişkin eşliğinde izlemeleri gerekmekteydi) bunun en nedeni filmin Harry ve Sally'nin ilişkilerini ve aşka bakışlarını anlatırken bir orta çağ peri masalı tarzını takip etmekten çok, şehirli modern bireyin bakış açısıyla bağlılık, aşk, seks ve bireysellik arasında giden hayatını gerçekçi ve samimi bir şekilde ekrana taşımasıydı.

Film ilk hafta sonunda 1 milyon $, toplamda Amerika'da 90 milyon $ hasilat yapti. Filmin dünya hasılatı, video kaset gelirleri ve DVD gelirleriyle 200 milyon $ civarına ulaştı.

Film en iyi komedi/müzikal film, en iyi yönetmen, en iyi komedi/müzikal erkek oyuncu, en iyi komedi/müzikal kadın, en iyi senaryo dallarında 5 dalda Altın Küre adaylığı aldı ama hiç bir dalda ödüle ulaşamadı. En iyi özgün senayo Oscar'ına aday gösterildiyse de bu ödülü de alamadı. Nora Ephron'un senaryosu bir BAFTA ödülüyle yetinmek durumunda kaldı.

Filmden sonra Rob Reiner Hollywood'un en başarılı yönetmenlerinden biri olarak anılmaya başladı. Misery ve A Few Good Man ile kariyerinin zirvesine çıktı Reiner.

Nora Ephron Hollywood'un en çok aranan senaryo yazarlarından biri oldu. Sleepless in Seatle ve You've Got Mail filmlerinin senaryoları ile bu türde devam etti. Bu filmleri hem de yönetti. Sleatless in Seatle ile bir Oscar adaylığı daha aldı.

Meg Ryan bu filmle birlikte özellikle romantik komedilerde aranan bir kadın oyuncu oldu. Nora Ephron ile Sleepless in Seatle ve You've Got Mail filmlerinde tekrar çalıştı.

Billy Crystal'in kariyeri de bu filmle çıkışa geçti. O Ryan kadar aktif olmasa da, bir miktar daha seçici davransa da rol seçimlerinde komedi filmlerine bağlı kaldığı söylenebilir.

Filmi ben 90'ların başında ilk defa seyretmiştim televizyonda. Yukarıda yazdığım filmin kadın erkek ilişkilerine samimi ve gerçekçi bakışını çok sevmiştim. İlişkilerin, özellikle kadın erkek ilişkilerinin, hem duygusal boyutu hem de bireylerin kendi hayat görüşlerinden etkilenen karmaşık bir yapısı olduğunu göstermesi açısından filmin bende hep özel bir anısı oldu. Hala en sevdiğim aşk filmi olarak bu filmi gösteriyorum.

Geçen haftalarda dile getirilen biraz daha neşeli, hafif bir film seyretme arzusu ve Ali Galip'in bir David Cronenberg filmi göstermesi sonucu (ben de David Cronenberg'in The Fly filmini düşünmüştüm ilk olarak) bu filmde karar kıldım. Bir kısmınız televizyonda seyretmiş olabilirler ama televizyonda dublajla biraz özünü kaybettiğini (bir çok film gibi) düşünüyorum. Ayrıca hafif neşeli bir film olma ile derin tespitler yapmayı aynı potada birleştirebildiği için seyretmeyenlerin seveceğini, seyredenlerin de bir daha görmek isteyeceğini sanıyorum.

Bu arada son olarak filmle ilgili iki not vereyim. Birincisi filmin soundtrack'i. Filmin gerçekten güzel müzikleri var. New York ortamına uygun. Liste şu şekilde1. "It Had to Be You (With Big Band And Vocals)" (Isham Jones, Gus Kahn)
2. "Love Is Here To Stay" (George Gershwin, Ira Gershwin)
3. "Stompin' At The Savoy" (Benny Goodman, Chick Webb, Edgar Sampson, Andy Razaf)
4. "But Not For Me" (G. Gershwin, I. Gershwin)
5. "Winter Wonderland" (Felix Bernard, Dick Smith)
6. "Don't Get Around Much Anymore" (Duke Ellington, Bob Russell)
7. "Autumn In New York" (Vernon Duke)
8. "I Could Write A Book" (Lorenz Hart, Richard Rodgers)
9. "Let's Call The Whole Thing Off" (G. Gershwin, I. Gershwin)
10. "It Had to Be You (Instrumental Trio)" (Jones, Kahn)
11. "Where Or When" (Hart, Rodgers)

Soundtrack'deki tüm şarkılar Harry Cornick Jr. ve grubu tarafından seslendiriliyorlar. Caz sevenler için çok güzel albüm. Beni de caza biraz da olsa ısındıran bir albümdür. Bulursam evde mp3'lerini paylaşacağım sizlerle.

Filmde de bu soundtrack parçaları dışında genelde caz ve 40'lar-50'ler müziğünden (Sinatra gibi) örnekler fazla miktarda.

İkinci not da filmin yardımcı kadın oyuncusu Star Wars'da Prenses Leila olarak seyrettiğimiz Carry Fisher.

Perşembeye gösterimde buluşmak üzere.

6 comments:

Unknown said...

Bugün 18:00'de A-101'de seyrediyoruz filmi bir hafta gecikmeyle. Herkesi bekliyoruz.

Candas Kilic said...

Film eglenceliydi Utku'cum, tesekkur ederis. Yalniz klasik romantik komedi gibi degil demissin, bence bayaa klasik komediydi;)

-emre

Onur Tolga Şehitoğlu said...

Emre, adam "Senaryo da klasik romantik komedi kavramlarının bir miktar dışında kalıyordu bir çok açıdan." yazmış. Yani 1989 yılı için konuşuyor. Bugünün klasik romantik komedilerine benziyor ama işte o birbirine benzeyenlerin başlangıç noktası.

Unknown said...

Evet, demeye çalıştığım aynen buydu. Sonuçta romantik komedi tamam, ama 1989 yılında R kategorisinde ve seksi boyle on plana cikaran ama hala romantik komedi turu icerisinde kalmayi beceren bir film yapmak orjinal bir seydi.

Bugun için bile hala bir miktar orjinallij taşıdığını da düşünüyorum ama. Zira günümüzün romantik komedileri R kategorisine girmemek için genelde seks konusunu bu kadar ön plana çıkarmyiorlar, yahut da R kategorisine dusmeyi kesinlikle goz onune aldilarsa seks komedisine dogru kaymayi tercih ediyorlar benim gozlemim.

Ama tabi adam kadini sever, bir suru komik durum ortaya cikar, sonunda kavusurlar. Cok da orjinal bir sey yok boyle bakilirsa.

Candas Kilic said...

Evet, ben de Onur hocama ve Utku'ya katiliyorum.

Unknown said...

Geçen hafta filmde seyredemediğimiz kısmı buradan indirebilirsiniz. Dosya boyutu biraz büyük, fazla kaliteli rip etmisim. Problem olursa benden usb ile filan da alabilirsiniz.